İstanbul'da Yeni Vergi Sistemi Önerisi Kamuoyuyla Paylaşıldı: Büyüme Dostu ve Sürdürülebilir Bir Model

İstanbul'da Yeni Vergi Sistemi Önerisi Kamuoyuyla Paylaşıldı: Büyüme Dostu ve Sürdürülebilir Bir Model

İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odası’nın, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte çalıştığı yeni vergi sistemi Çarşamba Buluşmalarında kamuoyu ile paylaşıldı. Büyüme dostu olduğu iddia edilen sistemin, devlet ile iş dünyasını uzlaştıracağı, sürdürülebilir kalkınmayı sağlayacağı belirtilerek, “900 milyar dolar olan milli gelirin, bu modelin uygulanması halinde Güney Kore gibi 2 trilyon dolara ulaşma potansiyeli var” değerlendirilmesi yapıldı.

Yeni vergi sistemi önerisi Altınbaş Üniversitesinin düzenlediği Çarşamba Buluşmalarında ele alındı. Altınbaş Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Cemal İbiş, Eski Başbakan Yardımcısı ve Eski Ekonomi Bakanı Prof. Dr. Nazım Ekren ve Eski İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odası Başkanı Vehbi Karabıyık’ın konuşmacı olarak katıldığı söyleşinin moderatörlüğünü İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odası Başkanı İbrahim Aktan yaptı.
Prof. Dr. Cemal İbiş, yaptığı değerlendirmede 900 milyar dolar olan milli gelirin, bu modelin uygulanması halinde Güney Kore gibi 2 trilyon dolara ulaşma potansiyeli olduğunu belirtti. Cemal İbiş, yaptırdıkları saha anketlerine göre iş dünyasının beklentisinin şeffaf, basit, adil ve evrensel bir vergilendirme sistemi olduğuna değindi. Buna göre tam bir sistem önerisi getirdiklerini vurgulayan Cemal İbiş, iş dünyasının beklenti ve yükümlülüklerini temel aldıklarını anlattı. Böylece öncelikle toplumun, toplanan vergilerin kamu yararına harcandığına inandırılmasının şart olduğunu anlattı.


İşletme sahiplerinin de vergiye bir kamu ve sosyal sorumluluk bilinciyle yaklaşmaları gerektiğini savunan ve vergisini veren vatandaşın, ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde harcanacağından emin olmak istediğine işaret eden İbiş, “Bu da şeffaflığı gerektiriyor. 2, 2.5 yılda bir çıkan vergi aflarına sınırlama getirilmeli. Kayıt dışılık da önemli bir sorun. Hem gerçek kişililer hem de işletmeler yüksek vergi ödediklerini düşünüyorlar. Bu da işletmeleri vergiden kaçınmaya teşvik ediyor. Tüm paydaşların kendilerini güvende bulacakları adil vergilendirme yapılmalı. Olay mahkemeye intikal ettiğinde mahkemesine göre farkı kararlar çıkabiliyor. Sonuç olarak, ekonominin iki aktörü iş dünyası ve kamu yararını öncelikleyen devletin bir araya gelerek yeni nesil konsensus oluşturmalarını tavsiye ediyoruz. Böylece tüm bu sorunlardan arındırılmış, Türkiye’yi kurtaracak vergi sistemini ortaya koymuş oluruz” değerlendirmelerini yaptı.


“İşletmelerin GSMH’ya katkılarına göre vergide farklılaşmaya gidilmeli”


Cemal İbiş, Kalkınma Öncelikli, Büyüme Dostu Vergi Sistemi’ne göre öncelikle ele alınması gereken aksiyonlara değindi: “Kayıt dışılık ve vergi yükü arasındaki ilişki dikkate alınarak, vergi mevzuatı sadeleştirilmeli. Kayıt dışılığı önlemek için, işletmelerin üzerindeki gizli kamusal yükler azaltılmalı. İşletmelerin uluslararası piyasalarda rekabet etmesini kolaylaştırmak için GSMH’ye, istihdama ve ihracata katkılarına bakılarak vergilerde farklılaşmaya gidilmeli. İşletmelerin sürdürülebilir olabilmeleri için kurumsallaşmaya önem vermeli şart. Start-up ve AR-GE girişimcilerini destekleyen vergi mevzuatı geliştirilmeli. Yurtdışına beyin göçünü engellemek ve üreticiliği desteklemek için serbest bölge avantajlarına sahip, ‘serbest teknopark’lar oluşturulmalı.”


“Karma ekonomi modeline göre düzenlenmeli”


Sistemim fikir babası, Eski Başbakan Yardımcısı ve Eski Ekonomi Bakanı Prof. Dr. Nazım Ekren ise modelin merkezine neden işletmeleri aldıklarına açıkladı. Sistemin “Sürdürülebilir” olması için işletmelerin fonksiyonlarını yerine getirmesi ve kurumsal yönetim ilkelerini uygulaması gerektiğini ifade eden Ekren’e göre, işletmelerin temel işlevi refah için mal - hizmet üretmeleri ve GSMH’ye sektörel katkıları. “Kamunun da mevzuat, destek ve teşvikle bu süreci hızlandırması sağlanmalı” Nazım Ekren Karma ekonomi modeli olarak tanımlanabilecek bir modelden bahsettiklerini dile getirdi.


“İrrasyonellik, aşırılık ve açgözlülük 21. Yüzyıl küresel krizlerinin en önemli nedeni”


Nazım Ekren 21. Yüzyıl başına kadar daha önce yaşanmamış küresel finans krizi, Ukrayna Rusya Savaşı, Covid 19 pandemisi ve son günlerde de enflasyonla mücadele gibi sorunların, ekonomik ve politik olarak yeni bir perspektif aranmasına neden olduğunu anlattı. Ekren ayrıca paradigmaların değiştiğini vurgulayarak, makroekonomik performans olarak adlandırdığımız büyüme, işsizlik, enflasyon, kur ve faiz gibi temel değişkenliklere odaklanmanın yeterli olmadığını dile getirdi. Makroekonomik yapı ve ilişkiler sisteminin etkilendiğini dile getiren Ekren, iyi kurgulanmamış reformların başka krizlere neden olabileceğine işaret etti. Kalkınma öncelikli büyüme dostu vergi sistemini çalışırken, “bir parça bütünü yansıtır” diyen Quantum önermesinden yararlandıklarını ifade eden Nazım Ekren, “21. Yüzyıl öncesi küresel ve ulusal sistemlerde istikrar sağlandığında büyüme de sağlanır diye varsayıldı. Şimdi ise tam tersi bir tablo var. Büyümeyle istikrar sağlamanın daha önemli olduğu ortaya çıktı. Bu bağlamda vergi ile işletmelerin yükümlülüklerini, sorumluluklarını ve beklentilerini düzgün tasarlarsak, sadece ekonomik değil toplumun genelinde istikrarı sağlayan büyümeyi tetikleriz” diye konuştu.


“Vergi yükü azaltılırsa, toplam vergi hasılatı artar”


İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odası Üyesi ve Eski Başkanı Vehbi Karabıyık ise, ana hedeflerinin Türkiye GSMH’nin bugünün 3 katına çıkarılması olduğunu belirtti. Kalkınmaya öncelik verilmesi gerektiğini belirten Vehbi Karabıyık, sadece vergi reformu yapmak istemediklerini asıl, ekonomik sistemin alttaki tabanını değiştirmek istediklerini kaydetti. Türkiye’nin kabuğunun değiştirmesi gerektiğini anlatan Vehbi Karabıyık, “900 milyar dolar, 2 trilyon dolara nasıl gelecek? Kalkınmayı iş adamı ve işletmeler aracılığıyla yapacağız elbette. Daha fazla üretip satacaklar, daha çok kazanacaklar ve devlet de daha fazla vergi alacak. Ama iş adamı üretmiyor. Yaptırdığımız araştırmada Türkiye’de 5 grup şirket tespit ettik. Asıl sorun, KOBİ dediğimiz Orta ve Büyük ölçekli firmaların yapılanmalarında. Vergi vermek istemedikleri için muhasebelerini düzgün tutmuyor ve kayıt dışı kalıyorlar. Bizim bu ifadeden anladığımız işletmelerin işlemlerinin kaydını defterlere kaydetmemesi. Doğru bilgi gelmediği için de geleceğe dönük plan ve program yapamıyorsunuz. Büyüyemiyor, gelişemiyor, üretmiyor ve 30 yaşına bile gelmeden yok oluyorlar. 100 yıllık kaç işletmemiz var” açıklamalarını yaptı.


“İşletmelerin vergi yükü yüzde 27”


Yapılan saha çalışmalarında işletmelerin vergi yüklerinin çok olması sebebiyle vergi ödemek istemediklerini tespit ettiklerinin altını çizen Karabıyık, işletmelerin üstündeki vergi yükünün yüzde 27 olduğuna dikkat çekerek, “Oran olarak OECD ile uyumlu, dünya ile aynı ama bizim ekonomimiz küçük. İş adamı bunun azaltılmasını istiyor. Biz de kurumsallaşalım, vergimizi verelim, kalkınmaya katkı sağlayalım diyorlar. Gelir ve kurumlar vergisini azalttığınızda toplam vergi hasılatını artırabiliyorsunuz. Dünyada bu böyle. Bunun için, yeni nesil bir konsensus oluşturmalı ve iş adamı ile devlet bir araya gelmeli diyoruz. Vergiyi indirdiğinizde kaybettiğiniz bir şey de olmuyor” diyerek sözlerine son verdi.

İlginizi Çekebilir