Başbakan Binali Yıldırım'dan önemli açıklamalar! '17 Temmuz son'

Başbakan Binali Yıldırım'dan önemli açıklamalar! '17 Temmuz son'

Başbakan Binali Yıldırım, Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Hande Fırat’ın moderatörlüğünü yaptığı ‘Seçim Özel’in konuğu oldu. Demirören Medya Grup Başkanı, CNN Türk İcra Kurulu Başkanı, Milliyet gazetesi yazarı Mehmet Soysal ile Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mete Belovacıklı sordu, Başbakan Yıldırım yanıtladı.

Başbakan Binali Yıldırım, "Kandil operasyonu adım adım  ilerliyor. Orası kuş uçuşu aşağı yukarı 90 kilometre, karayoluyla biraz daha  uzun, 110 kilometre filan. Şu anda zannediyorum bölgede 40 kilometre derinliğe kadar, 400 kilometrekarelik bir alan güvenlik güçlerimizin kontrolüne geçmiş  durumda. Temizlik yapa yapa, sahayı yumuşatarak daha derinliğe doğru güvenlik  unsurlarımız, özel kuvvetlerimiz, silahlı kuvvetlerin profesyonel askerleri bu  şekilde bölgede faaliyetlerini sürdürüyorlar." dedi. 

OHAL ile ilgili tarih veren Başbakan Yıldırım, "Sayın Cumhurbaşkanımız çok net bir şekilde kalkacağını açıkladı  zaten. Normal şartlarda zaten 17 Temmuz itibarıyla uzatma süresi doluyor. 17  Temmuz'dan sonra yeni hükümet uzatma teklifi vermeyince otomatik olarak kalkmış  olacak. Terörle mücadelede bir zaaf olmaz." dedi.

Başbakan Yıldırım, CNN Türk'te yayınlanan "Seçime Doğru Özel"  programında soruları yanıtladı.

Yıldırım, meydanlardaki seçim heyecanını gördüğünü, milletin 3 günü  iple çektiğini söyleyerek "Herkes '24 Haziran gelsin bu işi bitirelim' diyor.  Üniversite öğrencilerimizin sınavları var. Bir an önce şu iş aradan çıksın diye  milletin bir beklentisi var. Meydanların sesi inşallah bu pazar günü seçimde  bitecek diye düşünüyorum. Meydandan aldığım coşku, heyecan bu işin hallolacağı  yönünde." ifadesini kullandı.

Kandil operasyonuna ilişkin CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem  İnce'nin bölgede terörist bulunmadığı yönündeki açıklamalarına ilişkin soru  üzerine Yıldırım, "Muharrem İnce nereden biliyor, orayla irtibatı mı var, orada  terörist yok olduğundan nasıl bu kadar emin olabiliyor? Kandil terörle mücadele  açısından bizim için stratejik bir noktadır." diye konuştu.

Yıldırım, Kandil bölgesinin İran ile Irak arasında yer aldığını, büyük  kısmının Irak tarafında bulunduğunu ifade ederek hava harekatlarının da bu  bölgeye düzenlendiğini çünkü alanın karargah olarak kullanıldığını anlattı.

Sıkıştırılan teröristlerin İran tarafına da Irak tarafına da kaçtığını  kaydeden Yıldırım, bölgenin coğrafi olarak zor bölge olduğunu, hava  saldırılarıyla kolay kolay derinliklerine girme imkanı bulunmadığını belirtti.

"KANDİL OPERASYONU ADIM ADIM"

Türkiye'nin Fırat Kalkanı'nda, Zeytin Dalı Harekatı'nda yapıldığı gibi  uluslararası hukuktan doğan haklarını kullandığını vurgulayan Yıldırım, şöyle  devam etti:

"Bölgemize, ülkemize sızmaya çalışan ağır silahlarla donatılmış  teröristleri mahallinde etkisiz hale getirmek için uzun süreden beri bir  operasyon planı vardı. Bu plan mart ayı itibarıyla yürürlüğe girdi. Bazıları bunu  seçimle ilişkilendiriyor, çok gayriciddi bir yaklaşım. Türkiye'nin terörle  mücadelesinin seçime indirgenmesini fevkalade ayıp sayarım ve ülkenin beka  meselesi olan terörü hafife almak gibi bir yaklaşım olarak görürüm. Kandil  operasyonu adım adım ilerliyor. Orası kuş uçuşu aşağı yukarı 90 kilometre,  karayoluyla biraz daha uzun, 110 kilometre filan. Şu anda zannediyorum bölgede 40  kilometre derinliğe kadar, 400 kilometrekarelik bir alan güvenlik güçlerimizin  kontrolüne geçmiş durumda. Temizlik yapa yapa, sahayı yumuşatarak daha derinliğe  doğru güvenlik unsurlarımız, özel kuvvetlerimiz, silahlı kuvvetlerin profesyonel  askerleri bu şekilde bölgede faaliyetlerini sürdürüyorlar."

Başbakan Yıldırım, hedefin Kandil de dahil bölgede terörist kalmaması  olduğunu belirterek terörist güçlerin tamamen ortadan kaldırılmasıyla ülkeye  sızmaların engelleneceğini söyledi.

"Biz yurt içinde aslında terörü büyük ölçüde kontrol altına aldık  ancak bu arazi yapısından kaynaklanan zorluklarımız var. Zaman zaman içeri  sızmalar oluyor ve maalesef az da olsa zayiatımız oluyor." ifadelerini kullanan  Yıldırım, amacın bölgede kalıcı bir güvenlik bölgesi oluşturmak olduğunu dile  getirdi.

"İŞ BİRLİĞİNİ ÖNEMSİYORUZ"

Suriye'nin toprak bütünlüğü, egemenlik haklarıyla ilgili herhangi bir  tasarrufun söz konusu olmadığını belirten Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu tamamen bu ülkede var olan otorite boşluğundan kaynaklanan  neşvünema bulan terörü etkisiz hale getirmek. Gönül isterdi ki bu ülkeler bize  böyle bir iş bırakmasınlar. Kendileri topraklarında terörü etkisiz hale  getirseler çok daha iyi olurdu. Ama bu mümkün olmadığı için biz böyle bir şey  yapmak zorundayız. Bu konuda İran ile de Irak ile de iş birliğini önemsiyoruz.  Koordinasyon sahada ve diplomatik alanlarda gidiyor. Türkiye'nin terör konusunda  ne kadar kararlı ve hassas olduğunu Zeytin Dalı'nda gördük, Fırat Kalkanı'nda  gördük, Sincar'a yaptığımız hava operasyonunda ortaya koyduk. Şimdi de Münbiç'e  ısrarlı takibimiz sonucu ABD ile bu bölgenin de terör unsurlarından temizlenmesi  konusunda anlaştık."

Terör örgütünün lider kadrosundan da vurulanların olduğu yönündeki  haberleri de değerlendiren Yıldırım, "Şu ana kadar ben malum biraz daha İzmir'de  kampanya programlarını sürdürüyorum. Bu yönde haberler geliyor ama şu anda teyit  edilmiş bir bilgi yok. İhtiyatlı olmakta fayda var ama yuvalarına bir hava  harekatı düzenlendi. Önemli ölçüde kayıpları olduğunu biliyoruz ama detaylar  zamanla ortaya çıkacak." dedi.

Yıldırım, Irak ve Suriye sınırının Türkiye için yüzde 100 güvenli  oluncaya kadar faaliyetlerini sürdüreceklerini kaydederek "Yurt içinde belini  kırdığımız terörün, güneydeki komşularımız üzerinden bize yeni bir baş ağrısı  olmasına müsaade edemeyiz." diye konuştu.

Münbiç'le ilgili ABD ile varılan mutabakatta "90 günlük yol  haritasına" ilişkin bir soru üzerine Başbakan Yıldırım, şöyle devam etti:

"Ayrıntıları sahadaki uygulamalar gösterecek. Orada malum ağırlıklı  Arap nüfusu var ancak baskıyla oldu bittiyle PYD/YPG terör örgütü orada duruma  hakim. Şimdi bizim istediğimiz müttefikimiz Amerika'dan bunların buradan  çıkarılması. Bu aslında yeni bir şey değil. (Eski ABD Başkanı Barack) Obama  zamanında verilen bir sözdü ancak seçim oldu yönetim değişti. O arada  kulaklarının üzerine yattılar. Bizim ısrarlı takibimiz üzerine nihayet iki  tarafının dışişleri bakanları bir araya geldi ve 4 Haziran itibarıyla yol  haritası belirlendi. Bunun planlama safhası ve uygulama safhası var. Şu anda  uygulama safhasındayız. Türk ve Amerika silahlı kuvvetler, bu programının  uygulanmasından sorumlu. Karşılıklı görüşmeleri yapıyorlar. İlk olarak Münbiç'in  dış mahallelerinde ortak devriye gezilmesi, daha sonra o ilçenin tamamen terör  örgütlerinden temizlenmesi. Yönetim modelinin belirlenmesi, yani terörün orada  tekrar bir sorun olmayacak şekilde yüzde 100 buranın güvenli haline getirilmesi  lazım. Bunun adım adım gerçekleşmesi için birlikte çalışılıyor, önemli olan bu."

"MÜNBİÇ'TE GÖZÜMÜZ YOK"

"Münbiç'te gözümüz yok artık asıl sahiplerine iade edilsin istiyoruz."  ifadelerini kullanan Yıldırım, terör örgütü üyelerinin buradan çıkmalarının  yetmeyeceğini, silahlarının da ellerinden alınması gerektiğini vurguladı.

Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Fırat'ın doğusuna gidecek ne olacak? Orada da problem. Terörle  mücadelede ülkemizin hudutlarının korunması, insanımızın can ve mal emniyetinin  sağlanmasının coğrafi bölge şartlarıyla alakası yok. Burada yapılması gereken iş  açık ve net. Amerika DEAŞ ile mücadele için bunlarla iş tuttu. Artık DEAŞ bitti  Rakka'yı yerle bir ettiler. Bir sürü sivil öldü, Rakka enkaz haline geldi. Biz de  Afrin'e operasyon yaptık, kimsenin burnu kanamadı. Sivil ölümü hemen hemen yok.  Şimdi adım, Amerika'nın bir müttefik olarak, NATO ortağı olarak sözünde durması  ve bunların elinden silahları alması, bunların da dağıtılması. Beklentimiz budur.  Münbiç bunun için iyi bir modeldir. Buradaki uygulamanın gidişatına göre Fırat'ın  doğusunda da bunu isteme hakkımız var. Bu topraklarda gözümüzün önünde en modern  silahlarla PKK'nın kılık değiştirmiş adamlarını, Kandil'den emir alan adamlarını  donatmak ne anlama geliyor? Bunun makul, haklı izahı olabilir mi! Bizim için  tehdit neredeyse hedef orasıdır. Kimseden de icazet almak gibi bir konumumuz  yok."

TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİ

Yıldırım, ABD'nin terör örgütünü ciddi anlamda silahlandırdığı  hatırlatılarak, "ABD'ye güvenilip güvenilmediğinin" sorulmasını üzerine, güven  meselesinin ayrı bir şey olduğunu, ülkeler arasındaki ilişkilerde güvenden ziyade  karşılıklı önceliklerin, çıkarların bulunduğunu ifade etti.

Münbiç'te terör örgütlerinin varlığının Türkiye'nin çıkarına  olmadığını, Türkiye'ye bir tehdit özelliği taşıdığına dikkati çeken Yıldırım,  ABD'nin Türkiye'nin köklü, çok boyutlu, NATO ortaklığından tutun savunma  sanayinde yıllardır iş birliği yaptığı bir ülke olduğunu bildirdi.

Yıldırım, "Hal böyleyken ABD kalkıyor can düşmanımız terör  örgütleriyle iş tutuyor. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Bunu bize bizzat  dedikleri şey şu; bu bir tercih değil, bu bir mecburiyet. Bize göre mecburiyet  değil. Biz nasıl Afrin bölgesinde, Fırat Kalkanı bölgesinde bu temizliği  yaptıysak orada da yapabilirdik. Ama bunu tercih etmediler, onları tercih  ettiler. Artık DEAŞ kaldı mı piyasada. Bitti. O halde neyi bekliyorlar?  Dolayısıyla bizim beklentimiz NATO'daki müttefikimiz ABD'nin bir an önce bu  çapulcuların elinden silahları alması ve bize yönelik tehditlerin ortadan  kalkması." dedi.

BRUNSON MESELESİ

Başbakan Yıldırım, "ABD Türkiye'nin önüne S-400 ve rahip Brunson'u  koymasını nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna, ABD ile FETÖ darbesiyle beraber  ilişkilerin gerildiğini anımsatarak, Türk kamuoyunun darbe girişimini yapan  FETÖ'nün ısrarla verilmemesini hayra yormadığını belirtti.

Vatandaşın "ABD niye vermiyor, acaba arkasında bir iş mi var?"  sorusunu sorduğuna dikkati çeken Yıldırım, şöyle devam etti:

"Yoksa bu adama niye sahip çıkıyor. 251 şehidimiz, 2194 gazimiz var,  memleket uçurumun eşiğinden döndü. Bu alçak örgüt Türkiye'de bu faaliyetleri  yapıyor. Her şey ayan beyan belliyken hiç vurdum duymaz bir şekilde bir işlem de  yapılmıyor, iade de yapılmıyor. Buradan ikili ülke arasında bir gerginlik olduğu  artık bir sır değil. Bunun üzerine tuttular Zarrap davası, Hakan Atilla davası  gelince ilişkiler biraz daha gerildi. Onların da burada rahip Brunson'u var,  konsoloslukta çalışanlar var. Şimdi diyorlar ki, 'Bizim orada tutuklu  vatandaşlarımız suçlu değil, onları bırakın.' Ne demek bu kardeşim? Biz 'Orada  darbeyi yapan adamı verin' diyoruz, ses yok. Hakan Atilla'nın bu işlerle hiç  alakası yok, mahkeme ettiniz, hapse çarptırdınız. Böyle çifte standart olur mu?  Siz de hukuk devletiyseniz Türkiye de hukuk devleti. Mahkemeler bakıyor, hakkında  ciddi iddialar var, iddialar sabit değilse zaten sonunda serbest kalır, sabitse  şeriatın kestiği parmak acımaz. Bu kadar basit. Ben isterim, benim hukukum  üstündür. Bana göre hareket edin, sizinkileri boş verin. Böyle bir mantık olmaz.  Devletler arasında güce göre hukuk taksimatı olmaz. Ya hukuk devletisiniz ya  değilsiniz. Hakan Atilla, Zarrap davası tam bir komediydi. Hepimiz izledik,  nerede hukuk. FETÖ'cülerin Türkiye'den illegal yollardan temin ettiği evraklarla,  bilmem nelerle dosya hazırlayıp yargılama yapıyorsunuz."

"MÜNBİÇ İŞİ OLUMLU BİR ADIMDIR"

Yıldırım, her şeye rağmen Münbiç konusunun olumlu bir adım olduğuna  değinerek, "Biz ABD ile işleri görüşerek konuşarak çözmekten yanayız.  İlişkilerimiz bozmaktan yana değiliz. Ama 'Ne pahasına olursa olsun', bunu bizden  beklerlerse bu yanlış olur. Türkiye alternatifsiz değil. Türkiye onların,  gönülleri geldiği, canları istediği zaman savunma sistemi verecekleri,  istemediklerinde 'bir dakika' diyecekleri bir ülke değildir. Onun için biz milli,  yerli sanayimizi geliştiriyoruz." ifadesini kullandı.

Başbakan Yıldırım, F-35'in ABD'nin tek başına bir projesi olmadığına  işaret ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"F-35'te biz de varız. Proje ortağıyız. Bizim savunma sanayi  firmalarımız buraya iş yapıyor, ciddi anlamda parça yapıyorlar, gönderiyorlar.  Kaldı ki orada da açıkladılar, F-35'lerin iki tanesin teslimi yapılıyor. Tören  yapılacak. Ondan sonra uzun bir süre, iki yıl boyunca bizim pilotlarımız orada  eğitim görecek. Devamı da gelecek. 2023'e kadar yüze yakın uçaktan bahsediyoruz.  Ümit ederiz ilişkiler daha fazla gerilmez. Çünkü Türkiye, NATO’nun köklü bir  ülkesi, ABD’den sonra en güçlü ülkesi. NATO içinde böyle bir çelişki, çatışma  ortamı NATO’nun bölgedeki etkinliğini, gücünü de önemli ölçüde olumsuz etkiler.  Bunu da dikkate almak lazım."

"ABD'nin tavrını hasmane olarak nitelemek mümkün mü?" sorusuna  Yıldırım, şu yanıtı verdi:

"Hasmane olarak düşünmüyorum. ABD değişik. ABD içinde 8 tane ABD var.  Değişik menfaatlerin peşinde olan, değişik lobilerin hedeflerini, amaçlarını  gözeten yapılar var. Bu yapıların işte Türkiye'nin İsrail politikasını hoşuna  gitmeyenler, Türkiye'nin Ortadoğu politikasını beğenmeyenler, Türkiye'nin AB  ilişkilerini veya Rusya ile ilişki geliştirmesinden hoşlanmayanlar birtakım  faaliyetlere girişiyorlar. Ben olayı topyekun ABD'nin bize karşı bir tavrı olarak  düşünmüyorum."

"KÖTÜ KOMŞU KİRACIYI EV SAHİBİ YAPARMIŞ"

Yıldırım, F-35 sürecinin daha hemen bitmeyeceğini belirterek,  Temsilciler Meclisinden, Senatodan geçtiğini, sonra ayrı ayrı kabul edildiğini,  bunların sonra birleştirileceğini, tekrar oylanacağını bildirdi.

Yıldırım, "Sonra da başkanın önüne gelecek. Başkan kabul ettikten  sonra anlam ifade edecek. Bu süreçler devam ediyor. Onun için buna çok  takılmamıza ihtiyaç yok. Yani 74 Harekatı’nda da (Kıbrıs Barış Harekatı) ABD bize  ağır bir ambargo uyguladı. Ne oldu? Kendi gemimizi, helikopterimizi yapar hale  geldik. Akıllı mühimmatımızı, İHA'larımızı, SİHA'larımızı yapar hale geldik. Kötü  komşu kiracıyı ev sahibi yaparmış derler, o da bu misal yani. En fazla bu olur."  dedi.

"S-400 MECBURİYETTİR"

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeu'nun kongrede yaptığı konuşmada,  "Amacımız Türkiye'nin NATO içinde gerçekleştirmek istediğimiz hedeflere uyacak  şekilde NATO'ya yeniden katılımını ve NATO'nun çabalarını zayıflatacak adımlardan  kaçınmasını sağlamak" dediği hatırlatılarak, "Türkiye - Rusya ilişkisi yüzünde mi  NATO'dan uzaklaştı?" şeklinde soruya karşılık Yıldırım, şu ifadeleri kullandı:

"Biz mi sebep oluyoruz ona. Rusya asırlardan beri komşumuz, ABD  komşumuz değil. Komşumuzla biz gayet tabi iyi geçineceğiz. Bunu getirip NATO ile  ilişkilendirmeyi çok anlamlı bulmuyorum. NATO ayrı Rusya ayrı. Rusya ile ticaret,  turizmimiz var. Suriye'de çözüm için iş birliği yapıyoruz. Enerji iş birliğimiz  hat safhada. Onlar 'Rusya ile ilişkileri azaltın' deme hakkına sahip değil ki  böyle bir şeyi nasıl bizden beklerler. Biz NATO sistemi içinde savunma  ihtiyaçlarımızı görmeyi çok arzu ederdik. Hani nasıl onlar 'PYD, YPG bir tercih  değil, mecburiyet' diyorlar ya bizim de S-400 bir mecburiyettir. Biz hem ABD'den  hem Avrupa'dan, NATO ülkelerinden bu sistemleri istedik. Suriye'den ha babam  roketler, füzeler geliyor, istedik vermediler. Vermeyince ne yapacağız? Oturup  bekleyecek halimiz yok, tedbirimizi alacağız. Yaptığımız bunda ibaret. S-400'ler  NATO savunma sistemine aykırılık teşkil etmiyor. Yunanistan'da var, ona niye laf  etmiyorlar? Yunanistan NATO ülkesi değil mi? Tamamen çifte standart. Şimdi Kıbrıs  Rum Kesimi almaya çalışıyor. Oralarda görmezden gelip Türkiye olunca farları  dikmek artık bu çifte standart olduğu aşikar."

"HİÇBİR YERDEN UZAKLAŞMIYORUZ"

Yıldırım "Türkiye Batı'dan uzaklaşıyor mu, AB'den uzaklaşıyor mu?"  sorusuna da "Biz hiçbir yerden uzaklaşmıyoruz." yanıtını verdi.

Türkiye'nin coğrafyasının Avrupa olduğunu aktaran Yıldırım,  Türkiye'nin Asya ile Avrupa'nın ortasında iki medeniyeti birleştiren, Doğu ile  Batı arasındaki çatışmaları ortadan kaldıran bir stratejik bölgede bulunduğuna  işaret etti.

Başbakan Yıldırım, Türkiye'nin AB hedefinde herhangi bir sapma  olmadığını vurgulayarak, şöyle konuştu:

"Ama bu tek taraflı bir iş değil. AB'nin özellikle İngiltere'nin  çıkışından sonra kafası karıştı, kimyası bozuldu. Birliğin vizyonu yok. Gelecek  vizyonunu AB belirlemesi lazım. Nereye gidecek. Cami kapatmakla, ırkçı söylemleri  artırmakla, İslam düşmanlığına göz yummakla Avrupa geleceğini bulamaz, inşa  edemez.

Eşit şartlarda oturup tam üyeliği konuşacağız. Biz buradayız.  Beklemişiz yarım asır, önemli değil. AB'nin ne zaman aklı başına gelirse,  Türkiye'yi birliğe davet ederse biz hazırız. Bugüne kadar biz üzerimize düşen  bütün vecibeleri yerine getirdik. En son 18 Mart 2016 anlaşması vardı. Göçmen  değişimine karşılık vize kolaylığı, vizelerin kaldırılması. Bütün bunların  Türkiye tarafı üzerine düşeni yaptı, şimdi bizim beklediğimiz artık vizesiz giriş  çıkışların başlaması. Hedefimiz budur. Bunları AB ile görüşmeyi arzu ediyoruz. "

Yıldırım yeni dönemde vize konusunun, Gümrük Birliğinin yenilenmesinin  öncelikli konulardan, yarım kalan fasılların tamamlanmasının önemli konulardan  olacağını kaydetti.

"SEÇİM BEYANNAMESİNİ BİLMİYOR"

Başbakan Binali Yıldırım, "Muharrem İnce eğer  cumhurbaşkanı adayı olarak bu vaatleri veriyorsa bir yandan da 'parlamenter  sisteme döneceğiz' diyorsa bunları yapma şansı yok. Açsın seçim beyannamelerine  baksın. Bilmiyor çünkü seçim beyannamesini parti başkanı açıklıyor. Orada  cumhurbaşkanının temsili makam olduğu yazıyor, temsili makam olan cumhurbaşkanı  nasıl bu işleri yapacak. İkisinden biri yanlış. Ya parlamenter sisteme dönme  iddiası yanlış, yahut da söylenen bu vaatlerin hiçbirinin gerçekleşme şansı yok."  dedi. 

Yıldırım, 16 yıldır iktidarda olan AK Parti seçim beyannamesinin 12  seçim boyunca iktidara talip olup, iktidar yüzü görmeyen partiyle aynı  olamayacağını bildirdi.

Seçim beyannamelerine yaptıklarının küçük bir özetini koyduklarını,  geriye kalan bölümde de yapacaklarının yer aldığını belirten Yıldırım, AK Parti  iktidara geldiğinde yeni doğanların oy verme çağına geldiğini vurguladı.

Yıldırım, 2000 doğumluların oy kullanacağını hatırlatarak, bu  gençlerin Türkiye'deki birçok olumsuzluğu görmediğini söyledi.

Bu gençlerin tüp, ekmek, hastane, ilaç kuyruklarını, çöp dağlarını  bilmediğini aktaran Yıldırım, "Bizim şanssızlığımız bu, gençlere kıyaslayacakları  bir tablo veremiyoruz. Ancak özet olarak anlatmakla bunu anlatacağız.  Beyannamemizde de geçmişi anlattık, geleceği nasıl yapacağımızı anlattık. Kırpa  kırpa beyannameyi o kadara indirebildik." ifadesini kullandı.

Yıldırım, Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'nin Osmangazi Köprüsü'nün  pahalı olduğunu eleştirdiğini ancak Yalova'dan İstanbul'a giderken köprüyü  kullandığına değinerek, "Körfezi dolaşsaydın, vapur sırası bekleseydin. Yapamaz,  çünkü programı kaçırır. En pahalı hizmet olmayan hizmettir." diye konuştu.

MUHALEFETİN VAATLERİ

Başbakan Yıldırım, muhalefet adaylarının seçilmeleri halinde  parlamenter sisteme döneceklerini söylediğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"Muharrem İnce eğer cumhurbaşkanı adayı olarak bu vaatleri veriyorsa  bir yandan da 'parlamenter sisteme döneceğiz' diyorsa bunları yapma şansı yok.  Açsın seçim beyannamelerine baksın. Bilmiyor çünkü seçim beyannamesini parti  başkanı açıklıyor. İktidara talip olan Muharrem İnce, iktidarla alakası olmayan  meclis için çalışan parti seçim beyannamesini açıklıyor. Bu da garip bir durum.  Orada cumhurbaşkanının temsili makam olduğu yazıyor, temsili makam olan  cumhurbaşkanı nasıl bu işleri yapacak. İkisinden biri yanlış. Ya parlamenter  sisteme dönme iddiası yanlış, yahut da söylenen bu vaatlerin hiçbirinin  gerçekleşme şansı yok. Parlamenter sitemde esas olan başbakandır, hükümettir.  Başbakanın, hükümetin başlatmadığı bir süreç sonuçlanmaz."

Yıldırım, Kanal İstanbul'un bir eğlence projesi olmadığını belirterek,  şu değerlendirmelerde bulundu:

"Kanal İstanbul Türkiye'nin stratejik bir projesidir, İstanbul'un can  ve mal güvenliğini teminat altına alma projesidir. Oradan her yıl 11 bin tanker  geçiyor, her biri bir nükleer bomba. Bu konuları bilen de konuşuyor bilmeyen de  konuşuyor. Yerli arabayı niye yapmayacağız kardeşim! Otomotiv sektörü en fazla  istihdam oluşturan, döviz kazandıran bir sektör. Niye karşı çıkıyor? AK parti  söyledi diye karşı çıkıyorlar. Bütün muhalefet adaylarının ittifak ettiği tek şey  var. Bir Recep Tayyip Erdoğan iktidardan gitsin, 'ne olursa olsun' bunu  söylüyorlar, ısrarla, hepsi. İkincisi, AK Parti'nin yaptığı işleri durduralım,  bozalım, yakalım. Siz yıkım ekibi misiniz kardeşim. Ağzınızdan bir hayırlı, güzel  söz çıksın, millete moral verin, 'daha fazlasını yapacağız' deyin."

Başbakan Yıldırım, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğine  büyük işler yaptıklarını belirterek, 12 yıl Ulaştırma Bakanı olarak görev  yaptığını, Türkiye'nin altyapıda dünyada 39.'luktan 9.'luğa kadar yükseldiğini  ifade etti.

Kapanmaya yüz tutmuş sürekli zarar eden Türk Hava Yollarının 55 uçakla  sadece 120 noktaya uçtuğunu şimdi ise 400'ün üzerinde uçakla 307 yere uçuş  gerçekleştiğini vurgulayan Yıldırım, Türk Hava Yollarının dünyanın sekizinci,  Avrupa'nın ise 2. büyük havayolu taşıyıcısı haline geldiğine dikkati çekti.

Yıldırım, bunların kolay olmadığına işaret ederek, "Stratejik kararlar  almakla oluyor, zamanın ruhunu okumakla oluyor. Bu yüzdendir ki biz dünyanın en  büyük havalimanının inşaatına başladık. Eğlence olsun diye değil, keyif olsun  diye değil, geleceği gördük. Dünya hava trafiğinin batıdan doğuya doğru kaymakta  olduğunu gördük, o kararı aldık, ona bile bir sürü laf ettiler ama  cumhurbaşkanımız yarın (bugün) oraya bir deneme uçuşu yapacak. Ben de olmak  isterdim ama burada işlerimiz yoğun." diye konuştu.

"SAYIN BAHÇELİ DE BİZ DE TİTİZ DAVRANIYORUZ"

Yıldırım, "MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin AK Partili bazı  isimlerin seçim çalışmalarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhur  İttifakı'ndan bahsetmedi yönünde sitem ettiğinin" hatırlatılması üzerine Cumhur  İttifakı'nın çok iyi gittiğini ifade etti.
"Doğrusu bu konuda Sayın Bahçeli de biz de titiz davranıyoruz.  İttifak'ın ruhuna zarar verecek hiçbir davranışa müsamaha etmiyoruz" diyen  Yıldırım, sahada milletvekili adaylarının, bazı münferit olaylarının  olabileceğini bildirdi.

Başbakan Yıldırım, şunları kaydetti:

"Ama bunlar hiçbir zaman ne Milliyetçi Hareket Partisinin ne bizim  kurumsal görüşlerimizi temsil etmez. Bu tip girişimlere de süratle müdahale  ediyoruz ve aramızdaki ittifak ruhunu zedelenecek hareketlerin kaçınılması  yönünde çok ciddi tedbirler alıyoruz. Sayın Bahçeli ile Sayın Cumhurbaşkanımız  arasında herhangi bir sıkıntı yok. Ama şunu da söyleyelim, bir ittifak yaptık ama  tek parti olmadık. Onların kendi partileri var, kendi amblemleri var, AK  Parti'nin kendi kurumsal kimliği var. Bunları muhafaza ederek, güçbirliği yaptık.  Bu şekilde seçime gidiyoruz. Dolayısıyla farklı fikirlerde olmamız, yadırganacak  bir iş değil. Gayet doğal bir iş. Her fikrimiz aynı olsa zaten aynı parti  oluruz."

CUMHUR İTTİFAKI

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "Türkiye'nin geleceğinde söz  sahibi olacağız. Uzaktan izlemeyeceğiz, MHP de elinin taşın altına koyacak."  sözleriyle ilgili bir soru üzerine Yıldırım, güçlü Meclis için Cumhur İttifakı'nı  sürdüreceklerini, ortak cumhurbaşkanı adayına sahip olduklarını, yeniden  seçildikten sonra ekibini nasıl kuracağının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın  takdirinde olduğunu, bu konuda bir sınırlama bulunmadığını vurguladı.

OHAL'İN KALDIRILMASI

Olağanüstü halin (OHAL) kaldırılması konusunda Bahçeli'nin "FETÖ'nün,  PKK'nın kökü kazınmadan OHAL'in kaldırılmasını doğru bulmam." sözlerinin  hatırlatılması üzerine Yıldırım, şöyle konuştu:

"Sayın Cumhurbaşkanımız çok net bir şekilde kalkacağını açıkladı  zaten. Normal şartlarda zaten 17 Temmuz itibarıyla uzatma süresi doluyor. 17  Temmuz'dan sonra yeni hükümet uzatma teklifi vermeyince otomatik olarak kalkmış  olacak. Terörle mücadelede bir zaaf olmaz. FETÖ'cülerin çoğu ya tutuklu ya  hükümlü, geri kalan mücadelede de elimizde yeterince hukuki zemin var. Bir  sıkıntı yaşayacağımızı zannetmiyorum. Meclis'te yetki kanunu da çıkardık. İlave  tedbirler alınacaksa terörle mücadeleyle sınırlı olarak onları da çıkarma  şansımız var. Hiçbir şekilde terörle mücadelede bir zaaf söz konusu olmaz.  Bahçeli'nin hassasiyeti terörle mücadeleyle ilgili. Öyle bir risk de ortadan  kaldırılınca bakış farklılığı kalmayacak demektir."

Yıldırım, 25 Haziran'da ne yapacağına ilişkin, sonuçlar belli olduktan  sonra kendisini hafiflemiş hissedeceğini, üstünden büyük bir sorumluluğun kalkmış  olacağını, hedeflerini tayin edilen sürede gerçekleştirmiş bir başbakan olarak  görevi gönül huzuruyla teslim etmenin mutluluğunu yaşayacağını belirterek,  torunları ve çocuklarıyla bir araya geleceğini, onlarla hasret gidereceğini ifade  etti.

CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ

Başbakan Yıldırım, "Yeni sistem nasıl olacak?" sorusuna ise şu yanıtı  verdi:

"Onların hepsi çalışıldı, bir detay kalmadı. 16 Nisan referandumundan  bu yana uyum çalışmaları yapıldı. Cumhurbaşkanımız icranın nasıl oluşacağını  yarın (bugün) açıklayacak. Çok detaylı bir çalışma yapıldı. Kimin görevi ne  olacak, hangi sorumluluklar hangi bakanlıklarda olacak? İstişari kurullar var.  Bütün bu yapı çok geniş katılımlı bir ekiple çalışılıyor. Ramazan boyunca gündüz  toplantılarından sonra sahura kadar uyumla ilgili toplantıları da  gerçekleştirdik. Hiçbir tereddüde mahal vermeyecek şekilde seçimlerin sonuçları  ortaya çıktığından itibaren görev devir teslimine kadar geçen sürede buradaki  bazı çıkarılması gereken Bakanlar Kurulu kararları var. Yetki kanununa dayalı  olarak onları çıkaracağız."

"Kabinede yer alıp almayacağı" sorulan Yıldırım'a, "isminin TBMM  Başkanlığı için geçtiği" hatırlatıldı.

Şu an için 24 Haziran'dan başka bir şey düşünmediğini, seçimler  başarıyla sonuçlandıktan sonra bu duruma bakılacağını dile getiren Yıldırım,  şöyle devam etti:

"Bugüne kadar hiçbir göreve talip olmadım. Bundan sonra da talip olma  durumum yok. Partim nasıl bir görev veriyorsa ben o görevi büyük aşkla -benim  için onurdur- yaparım. Milletimizin vereceği her türlü sorumluluğu yaparım.  İzmir'den milletvekili adayıyım. İzmirliler tekrar bana güvenlerini gösterip  seçtikten sonra birinci derecedeki işim İzmir'e daha çok zaman ayırmak.  Hemşehrilerimizin konularına, İzmir'in sorunlarına daha fazla zaman ayırma  fırsatım olacak."

Türkiye'nin gelecek yıllarda odaklanacağı beş stratejik sektör ve  konulan hedefler hakkında bilgiler veren Yıldırım, tarım konusunda bir  cumhurbaşkanı adayının "6 yılda Türkiye'yi tarımda ihracat yapan ülke haline  getireceğiz." dediğini anımsattı.

Yıldırım, "Başka bir ülkede mi yaşıyor? Türkiye tarım ihracatı yapan,  Avrupa'da tarımda birinci olan bir ülke. Burada da 34 milyar dolar bir gayrisafi  hasılaya katkı öngörüyoruz. 1 milyon 200 bin istihdam öngörüyoruz. Türkiye olarak  en büyük 10 gıda ihracatçısı arasına gireceğiz." diye konuştu.

'Bu yıl sonuna kadar herhalde hükme bağlanmamış bir dava kalmayacak'

Başbakan Binali Yıldırım, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)  ile mücadelede suçu, günahı olmayanların mağduriyetlerinin giderilmesi noktasında  yeni dönemde daha hızlı hareket edileceğini belirterek, "Şu anda yapılmaya  çalışılan bu ayıklamayı yapmak. Mahkeme kararlarının kesinleşmesiyle çok daha  hızlanacak. Zaten bu yıl sonuna kadar herhalde hükme bağlanmamış bir dava  kalmayacak. Ondan sonra bir rehabilitasyon süreci hızla devreye girecek." dedi.

Türkiye ekonomisinin yıllık ortalama yüzde 5,5-6 gibi sürdürülebilir  ve istikrarlı seviyede büyümesini hedeflediklerini dile getiren Yıldırım, ülke  ekonomisinin temellerinin sağlam olduğunu vurguladı.

İşsizliğin göreceli olarak azaldığını, faizlerde geçici bir tırmanma  olduğunu ancak bunun seçimden sonra normale döneceğini düşündüklerini kaydeden  Yıldırım, "Niye durgunluk var çünkü herkes seçimi bekliyor. Birinci neden bu. Hiç  ihtiyacı olmayan da onu bekliyor. Bu bir davranış biçimi. Seçimler geçecek,  inşallah milletimiz en isabetli kararı verecek, 'İstikrar sürsün' diyecek."  ifadelerini kullandı.

Seçim sonucu tahminiyle ilgili bir soru üzerine Yıldırım, sahadan  aldığı sinyallerin iyi yönde olduğunu, Cumhurbaşkanı Seçimi'nde işin ilk turda  halledileceğini düşündüğünü söyledi.

Yıldırım, "İnsanların işi gücü var, tatile gidecekler var, millet  seçim için bekliyor. Bir an önce işi bitirip herkesin işine gücüne bakması lazım.  Onun için de milletimiz evelallah en güzel kararı verecektir diye düşünüyorum."  değerlendirmesinde bulundu.

İzmir'de dün gençlerle bir araya geldiğini, çok keyifli sohbet  yaptıklarını anlatan Yıldırım, yaşam tarzıyla ilgili bir soru yöneltilip  yöneltilmediğinin sorulması üzerine Yıldırım, "Ben bekledim gündeme gelsin diye  ama öyle sanıldığı gibi İzmir'de yaşam tarzı birinci derecede konuşulan bir konu  değil. Bunu CHP bir siyaset aracı olarak kullanmaya çalışıyor ama milletin çok  itibar ettiğini düşünmüyorum, onları aştı Türkiye. Bakıyorsunuz, CHP  propagandalarında da başörtülü hanımlar var, her tür kılık kıyafetten insanlar  var artık." diye konuştu.

FETÖ ile mücadelede ayıklama süreci

FETÖ ile mücadele sürecinde mağdur olanlara yönelik bir soruyu da  yanıtlayan Yıldırım, bu terör örgütünün üyelerinin "Biz yandık, başkaları da  yansın." diyerek ifadeler verdiğini, hakimler ve savcıların bunu görmezden  gelemediğini, suçsuz olanların dertlerini anlatıncaya kadar bir sürü mağduriyet  yaşadığını belirtti.

Suçu, günahı olmayan insanların mağduriyetlerinin önlenmesi konusunun  yeni dönemde daha dikkatlice ele alınması gerektiğini, bunun altyapısını  hazırladıklarını, ilgili komisyonun çalışmalarını titizlikle sürdürdüğünü ifade  eden Yıldırım, OHAL kalkınca otomatik olarak herkese yargı yolunun açılacağını,  işin sonunda mutlaka suçlu ile suçsuzun ortaya çıkmasını istediklerini dile  getirdi.

Örgüt içinde "ihanet grubu" olarak tanımlanan yönetim kadrosunun  hiçbir şekilde affedilmeyeceğini, bu gruba yakın destek veren, eleman ve kaynak  sağlayan, devlet imkanlarını kullanarak örgütün faaliyetlerini yerine getiren ve  yataklık eden kesimin de bu işin içinde olduğunu vurgulayan Yıldırım, ibadet  amaçlı, halisane duygularla bunlara yardım etmiş insanları bu kategorinin içine  almanın doğru olmadığını anlattı.

Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Şu anda yapılmaya çalışılan bu ayıklamayı yapmak. Mutlaka hızlanması  lazım. Bu ne zaman daha çok hızlanır? Mahkeme kararlarının kesinleşmesiyle çok  daha hızlanacak. Kararlar kesinleşmediği sürece bu görevleri yapan insanlar da  sorumluluk almak istemiyor, çekingen davranıyor. Zaten bu yıl sonuna kadar  herhalde hükme bağlanmamış bir dava kalmayacak. Ondan sonra bir rehabilitasyon  süreci hızla devreye girecek."

HDP'nin milletvekili adayları

Başbakan Binali Yıldırım, bazı cumhurbaşkanı adaylarının "Kürt  sorununun Meclis'te çözülmesi" vaadinde bulunduğunu, sorunun Kürt sorunu değil  bölücü terör örgütü PKK sorunu olduğunu dile getirerek,  "Neyi Meclis'te  çözeceğiz, PKK'yı Meclis'te af mı edeceğiz?" ifadesini kullandı.

PKK ortadan kaldırıldığında sorunun ortadan kalkacağını ifade eden  Yıldırım, terörle etkin mücadele sonrası Doğu ve Güneydoğu'da vatandaşların  rahatladığını, birçok bölgede hayatın normale döndüğünü kaydetti.

Başbakan Yıldırım, terör örgütü yöneticilerinin telsiz konuşmalarında  HDP'ye oy istediklerinin ortaya çıktığının hatırlatılması üzerine şunları  söyledi:

"Vekil adayları orada yapılıyor, gönderiliyor. Bu partinin iradesi  yok. İrade, terör örgütünün elinde. Yoksa herkes siyaset yapsın, projelerini  ortaya koysun ama kimsenin terörün propagandasını, lojistik desteğini yapmaya  hakkı yok. Böyle bir siyaset alanı dünyanın hiçbir yerinde yok. Bu işin  özgürlükle alakası da yok. Türkiye'nin üniter yapısına karşı duracaksın, 'öz  yönetim' bilmem ne, halkı isyana çağıracaksın, bir sürü sivilin ölümüne sebep  olacaksın, 'PKK tükürükle sizi boğar' diyeceksin, ondan sonra çıkıp cumhurbaşkanı  adayı olacaksın. Ne güzel iş, var mı böyle bir şey."

Anadolu insanının bin yıldır beraber yaşadığına, bölgedeki  vatandaşların ayrılma, bölünme, ayrı devlet kurma gibi bir düşüncesinin katiyen  olmadığına işaret eden Yıldırım, "Bu, proje örgütünün düşüncesidir. O düşünce de  onların değildir. Emperyal emelleri olanların bölgede Türkiye'yi meşgul edecek,  başını ağrıtacak, enerjisini azaltacak bir terör devleti kurma hevesleri var.  Bunu da Kürtlerin kanı canı üzerinden yapmaya çalışıyorlar ama başaramayacaklar."  değerlendirmesini yaptı.

"Alevi inancı, öğretisi bizim kabulümüz"

"Binali" isminin kendisine Alevi bir komşuları tarafından verildiğini,  Erzincan'ın Aleviler ve Sünnilerin birlikte kardeşçe yaşadığı bir il olduğunu  anlatan Yıldırım, kendisinin Alevi kültürüne uzak olmadığını aktardı.

Başbakan Yıldırım, şunları kaydetti:

"Prensip nedir? Hak, Muhammed, Ali. Bizim buna itirazımız söz konusu  olabilir mi? Türkiye'de Kerbela'yı tasvip eden kimse var mı, çocuğunun adını  Yezid koyan biri var mı? Ama çocuğuna Ayşe, Zeynep, Hüseyin, Hasan diyen binlerce  vatandaşımız var.

Hazreti Ali Efendimiz, Peygamberimizin hem damadı hem yeğeni hem  halife, hepimizin baştacı. Buralardan bizi birbirimize düşürmeye çalışanlar  boşuna heveslenmesinler. Bu ülke bu badirelerden geçti, Dersim'i yaşadı bu ülke.  Madımak'ı, Başbağlar'ı, Maraş'ı, Çorum olaylarını yaşadık ama asla provokasyona  gelmedik. Buna rağmen birliğimizi beraberliğimizi muhafaza etmesini bildik. Tabii  Alevi inancı, öğretisi bizim kabulümüz. Cemevlerine, irfan merkezlerine de  inşallah yeni dönemde seçim beyannamemizde verdiğimiz sözü yerine getireceğiz ve  statülerini resmen başlatmış olacağız."

 

İlginizi Çekebilir